-
-34%
On Dokuz Mum – Mehmet Akın Özba
0Çevresinden aldıklarını gördükleriyle tanıştıran yürek sahibi şairdir.
İnsandan insanlığa çıkılan basamaklarda gözlemlerini yaparken duygularını da ayardan geçirir. Bu ayarlama, gökkuşağı gibi renkten renge, tonda tona geçerken kelimelerle sevgi adına, sevda adına mısralar inşa eder.
O kadar ki bir satranç ustasının kalemiyle akın akın mısralarla gönül diyarlarında sefere
çıkarlar. Yılların birikimi ile yazdıklarını, okuyanın beyninde canlı film gibi nakşeden ozanın endişesi, sevgi paylaşımına dair olduğu hep vurguladığı olmuş. Okurken kendimizi en yüksekten engine doğru süzülen bulutlar gibi sanıyoruz. Bunu hissetmemizi şairin usta betim ve benzetmeleri, vurgu ve mısra düzeni sağlıyor. Bazen bir okuyup iki düşünürken, bazen de iki okuyup bir düşünmemizin ritmini sağlayan yürek erbabı şair, öğretici ve eğitici yanını da vurgulamaktan geri kalmamış. Genel kültürümüze haliyle şiir dünyamızdaki akımlara hâkim bir kalemşuarın mısralarını dikkatle okurken, hayal kapılarımızın sonuna kadar açılma arzusuna geçtiğini de anlıyoruz. Okuyacağınız mısraların sizde uyandıracağı heves, sevgi hanelerinizde bezek bezek gönlünüze akarken sanıyorum ki ezberlerinizde de yer tutacaktır. Duygularını sevgi atına bindirmiş, gönlünü yazdıklarına dökmüş, yüreklere yakın yürümek geri kalmamış. Böylesi mısraları yazan dimağ sahibi şairi tebrik ediyor, okurunun bol olmasını temenni ediyorum.Dr. Gürsoy Solmaz
-
-43%
-
-34%
Vuslat Zamanı – Ramazan Aladaş
0Günlerce yaşanılan durum böyle devam etti. Her gün Pluvia’nın kendisini aramasını, bulmasını bekledi. Bunun naçar bir bekleyiş olduğunu Akıncı da biliyordu. Gelmeyecekti Pluvia. Ve sonunda Akıncı da kabullendi Pluvia’nın ona gelmeyeceğini. Bu sokaklar, caddeler, bu şehir Akıncı’ya dar gelmeye başlamıştı. Artık gitme zamanı gelmişti. Canını acıtan o kadar şey vardı ki. Bir an önce bu şehirden gitmeli, acılarını ve sevgisini yüreğine gömmeliydi. Giderken aklında sadece bir şey vardı. O da Pluvia. Acaba Pluvia’nın kalbi de bana ısınmış mıydı, başka bir yerde ve başka bir zamanda karşılaşsak Pluvia yine bana aynı cevabı verir miydi diye düşüne düşüne hüzünlü gözler ve paramparça bir kalple İstanbul’dan ayrıldı. Cevabını bilmediği o kadar çok soru vardı ki kafasında. Ama bir şeyden çok emindi. Hayat artık ne Akıncı için ne de Pluvia için eskisi gibi olmayacaktı…
-
-34%
İzin Düştü Yüreğime – Aşık Aslansofu (Musa Aslansofuoğlu)
0İZİN DÜŞTÜ YÜREĞİME
Aşk sarmalının tam ortasındayım, Sensizlik anıma sızın düşüyor.
Ne baharın oldum ne kışındayım, Her mevsim bahtıma hazan düşüyor.
Sararan yaprağım çiçek açınca, Hasret şırasını yardan içince Ah…!
Buldum sandığım yerden geçince, Gurbet yollarıma izin düşüyor.
Aldım seher vakti sazı elime, Adını nakşettim aşkla dilime, Her bir ilmeğini aynı kilime, Bazen neşe bazen hüzün düşüyor.
Hangi diyar yârin bana sılası,Vazgeçmem çekerim olsun revası, Ilık ılık esen yürek sevdası, Savrulan ömrüme tozun düşüyor.
İzin düştü yüreğime ararım, Her gelen gidenden seni sorarım, Bir ömür bırakmam budur kararım,Yüreğime alev közün düşüyor.
Bilmem ne olacak benim bu halim, Vuslata çıkar mı yar ile yolum, Aslansofu der ki sensin helalim, Sevdayla verdiğin sözün düşüyor,
Yüreğime yârim, izin düşüyor.
Aşık Aslansofu
-
-36%
Bu da mı Gol Diil? – Erdoğan Oğultekin
0Dikkat dikkat! Bu kitabı okumadan önce doktorunuza danışınız. Doktoru bulamazsanız, mahalle bakkalı da olur.
Kitabı okurken beklenmedik bir gülme krizi gelirse; hemen kitabı kapatarak beş dakika yerde yatıp ayaklarınızı yere vura vura rahatça gülünüz…
Bu kitabın yan etkileri olabilir.
Yolda yürürken, derste, metroda dupdururken bir kıkırdama filan, seyrek de olsa görülebilir. Gülerken elinizle ağzınızı kapatmayı unutmayınız…
-
-36%
Yemek Sanayiinin Gelişimi- Hüseyin Bozdağ
0Mutfağın ve yemeğin kültürümüzde öyle derin ve mistik izleri var ki, bugün de hayatımızın en
önemli anlarını kapsıyor. Doğumlarımızda, düğünlerimizde ve ölümlerimizde, “yemek” ve
“mutfak” yüzyıllardan beri kutsal yerini koruyor. En büyük sevinçlerin ve ağır kederlerin
paylaşımında hayatımızda yerini alıyor.
Hüseyin Bozdağ bu kitapta; binlerce yıla uzanan bir süreçte ev, aile, ocak kavramlarının sosyal
değerlerimizdeki önemini detaylıca ele alıyor.
İlk baskısı 2005 yılında yapılan ve güncellenerek hazırlanan yeni baskısında; Hüseyin Bozdağ
yemek Sanayii’nin sorunlarını ve çözüm önerilerini, sektöre ışık ve vizyon olması amacıyla,
deneyimlerini ve birikimlerini siz okurlarıyla paylaşıyor. -
-36%
Hayallerini Erteleme Sakın – Yunus Arıkan
0Bir ailede; bazen çocuklar büyük olur, bazen de büyükler çocuklarını dinler.Esas mesele ailenin ayakta kalmasıdır. Aile için ‘Hayatı paylaşmak’ demek, “Sorumluluğu fark edebilmek” demektir öncelikle.
Aras kendi ailesinde bunu -bütün riskleri göze alarak- başardı. ‘Önce ailem’ dedi ve hayalindeki ailesinin peşine düştü.*Bütün yaşadıklarını yüreğinin bir yerinde öyle bir sakladı ki kendisi de bunu nasıl yaptığını anlayamamıştı.
Her şey bir çırpıda ağzından çıkıvermişti. Evet, o, bütün riskleri göze alarak babası Sadri
Bey’e öyle bir şey söyledi ki baba tek bir sözcük dahi söyleyemedi. Çünkü oğlunun hayalinin; baş
kahramanının kendisi olduğunu biliyordu Sadri Bey.Ve…*Aras mutluydu…Annesi de… Kız kardeşi Asya da… *Babası Sadri Bey ise onca zaman ertelediği hayallerini…
Özür dilerim devamını kitabın içinde bulacaksınız efendim.
*Yunus Arıkan’ın sürükleyici ve okuyucusunu merakta bırakan bu kitabını bir solukta okuyacaksınız.
-
-36%
Sürü Zekası – Dr. Ahmet Koyuncu
0Tipik kitle, modern çağın ve piramidal sürü zekasının ürünüdür. ATİPİK KİTLE ise, post-modern
çağın, sosyal medya ve dijitalin eseridir. Kapitalizm, Holomidal sürü zekasını kullanarak; karınca
gibi çalışan, çekirge gibi tüketen, kuş sürüsü gibi yer değiştiren, balık hafızalı bir toplum
yaratmaktadır. Lidersiz, merkezsiz, sanalla beslenen bir post-modern böcek toplumu inşa
edilmektedir. Beyin göçü ise, sürü davranışıdır ve alt beyin aktivitesidir. Kişi, profesör de olsa
kolaylıkla sürü davranışı gösterebilir. Beyin göçünde, bir primat sürüsünden ziyade; balık, kuş,
karınca, arı sürüleri gibi ülke değiştiren yazılımcı, mühendis, doktor sürüleri söz konusudur.Beyin göçü veren ülkelerdeki siyasi huzursuzluk, eğitim ve ekonomik sorunlar görünen kitle
fenomenidir. Oysa kritik kütleye ulaşmayı sağlayan koşullar (yani, yarı-sömürge olan bu
ülkelerde, yabancı dilde Travestik-lingua eğitim sistemi ile melez-bilinçli bireyler yetiştirilmesi)
ise gözden kaçırılmaktadır.Zaten ülkedeki belirsizlik, sürü davranışını tetikler. Kitlelerin yöne
ihtiyacı vardır (Canetti). Bu yön ise medya ve sosyal medya üzerinden verilir. Holomidal sürü
zekasına alıştırılmış olan eğitimli insan sürüsü balık hafızalı olduğundan, beyin göçü sayesinde
Trans-lingua hayat kurarak aşağılık kompleksinden, öz kimliğinden, öz-derisinden, hatta ırkından
kurtulma şansı yakalar. -
-36%
Aydınlanma Yolunda Köy Enstitüleri – Fatoş Ekşi Kılıç
0Bu kitap, akademik bir özenle yoğun arşiv-alan çalışması yapılarak, eğitim ve Köy Enstitüleri
konusunda nitelikli bir başvuru kitabıdır.
Osmanlı dönemi eğitimi ele alınarak başlanmış: Tanzimat’a kadar geçen dönem, İkinci Meşrutiyet, Cumhuriyet döneminde eğitimle ilgili yapılan yenilikler; Tevhid-i Tedrisat, Yeni Türk
Harfleri, Millet Mektepleri, Halk Evleri, Eğitmen Kursları ve Köy Enstitüleri ön plana çıkarılmıştır.
Ancak tüm bu sürecin içinde kitabın ana omurgasını Köy Enstitüleri oluşturmaktadır. Ülkenin
kalkınması için gerekli meslek erbabını yetiştirmeye yönelik açılmış olan Köy Enstitüleri hakkında oldukça geniş çapta araştırma yapılmış ve benim gibi Köy Enstitülü öğretmenlerle de görüşülerek kitabın içeriği canlı anılarla renklendirilmiştir.
1930’lu, 40’lı yıllarda ilköğretim davasının sonuca ulaştırılması, tüm ülkenin okuma yazma
sorununun halledilmesi için verilen çabalar, çekilen acılar ve daha niceleri. Yabancı ülkelerin de
örnek aldığı bu özgün öğretmen yetiştirme sisteminin hangi şartlarda kurulduğu, nasıl bir eğitim
verildiği ve enstitülerden mezun olan öğretmenlerin gittikleri köylere ne oranda katkıda
bulunduğu; hangi siyasi çekişmelere kurban edildiği sürükleyici bir üslup ile anlatılmıştır.
Yazarımız bu süreci çok değerli kaynaklardan bize sunarken, aynı zamanda da ilgili kişilerin sözlü anılarından da yararlanmış ve detaylı bir şekilde aktarmayı sağlamıştır.Eğitim tarihimiz ve Köy Enstitüleri konusunda oldukça zengin içeriğe sahip olan bu kitabın değerli bir eser olduğunu
düşünüyorum. Kalemine, kafana, yüreğine sağlık Fatoş…Refet Özkan Gönen Köy Enstitüsü Mezunu
-
-36%
Antik Duvak Smyrna – Mehtap Altan
0İnsanlığın yaptığı en büyük hata, daima görünende aradığı güzelliktir! Belki de bu yüzdendir
şehirlerin insan gölgelerini hapsettikleri o büyük kuyunun sırrı… Değil mi ki birçok şehir, kendi
içinde gelecek sınavını, döşünde barınan insan ile birlikte kaybeder. Ve değil mi ki birçok şehir de
bağrına sadakatle yaslanan insanın soluğu ile sallar medeniyetin ve geleceğin beşiğini. Bazı
sorgulamalar şehir ve insan üzerine şu soruyu akla getiriyor. Şehirler mi insanı kendi rengine
boyar, yoksa insanlar mı şehri kendi rengine? Bu sorunun cevabını belki de İzmir’i anlatırken
bulacağız… -
-34%
Seyrüsefer – Afacan Dilekçi
0Adına ömür denen bu patikada
İzsiz-pusulasız bir seyrüseferdeyim;
Yol ıssız…
Yürüyorum; yüreğimde umudun kırıntısı!
Dilimde dönüp duran onca ağıt!
Öyle kesilmekte ki takatim kimi zaman,
Sade dizlerim değil,
Yüreğim titremekte! -
-36%
Sen Kimsin? – Turgut Şahinöz
0Sen
Eğer, ruhunu tanıyıp güzelleştirebilirsen,
Ve bedenini talimatına uygun kullanabilirsen,
Eğer, düşünmeyi alışkanlık haline getirebilirsen,
Ve kaybetmeyi de, kazanmayı da şükürle karşılayabilirsen,
Eğer, en güzel hayattan özet çıkartıp, kopya çekebilirsen,
Ve en büyük dava uğrunda adanmış olarak yaşayabilirsen
Eğer, hiçbir emeğin boşa gitmediğini görebilirsen,
Ve her iyiliğin karşılığının kat kat olacağını bilirsen,
Eğer, hayatına yıllar, yıllarına hayat katabilirsen,
Ve yorgun bedenini çalışmaya ikna edebilirsen,
Eğer, dostlarını kıskandırmamayı ve düşmanlarını azdırmamayı başarabilirsen,
Ve ne çok saf ne de çok akıllı görünmemeyi başarabilirsen,
Eğer, insanların çoğunun doğru yolda olmadığını görebilirsen,
Ve yalnız başına kalsan da doğrudan ayrılmamayı başarabilirsen,
Eğer, hayaller dünyasında yaşamadan hayal kurabilirsen,
Ve makama, paraya, nisaya esir olmadan kalabilirsen,
Eğer, aşırıya kaçmadan tüm insaları sevebilirsen,
Ve senden nefret edene de saygı duyabilirsen,
Eğer, sana kimse güvenmezken, sen güvenebilirsen,
Ve sana iftira atıldığı halde soğukkanlı kalabilirsen,
Eğer, ağlayana üzülmekle yetimeyip onu güldürebilirsen,
Ve sevgiyi paylaşarak gönüllere girebilirsen,
Eğer bir dakikayı altmış saniyede koşabilirsen,
Ve hayatı her şey dâhil yaşayabilirsen,
Eğer, haklı olduğunda bile özür dileyebilirsen,
Ve sabretmekten usanmadan sabredebilirsen,
Eğer, dünya sevgisini benliğinden söküp atabilirsen,
Ve hesap gününü hesaba katarak yaşayabilirsen,
Eğer, dünyadan kimsenin canlı çıkamayacağını bilirsen,
Ve öldüğünde herkes ağlarken sen gülebilirsen,