Ölümden sonraki hayatımızda bizi neler bekler? Geride bıraktıklarımız yeryüzünde yaşamlarını
sürdürürken ölümle bedeninden ayrılan ruhumuz nerede vakit geçirir? Başından neler geçer?
Geride bıraktıklarına dair neler hisseder? Peki ya kıyamet koptuktan sonra olacaklar?Yeniden
diriliş… Mahşer de günahlarımızla yüzleşme, Sorgu durakları, Amel defteri, Sırat Köprüsü ve
Cehennem…Dini kitaplarda ve Tv’de hocaların ağzından sorularımıza cevap aradığımız çarpıcı
gerçekleri sürükleyici bir roman tadında okumaya ne dersiniz?

Otuzlu yaşları, yaşadığı toplum açısından en cahil ve en karanlık döneme denk gelen aydın bir genç, hayata bir türlü tutunamaz ve kesintisiz olarak acı çekmektedir.

Ne ki emekli deneysel bilimleri profesörü olan Mumurin, bu genç ile tesadüf eseri karşılaşır ve onu çok samimi bulduğu için ilginç bir dostluk başlar aralarında.

Neredeyse her gün telefon yoluyla konuşmaktadırlar, goygoy yaparlar ve gündemi değerlendirirler. Öyle ki ikisi de çapkındır ve kadınlara düşkündürler.

Hasta toplumlara karşı nasıl önlem alınması gerektiğini iyi çözmüş olan Mumurin, bir biçimde toplumdan rahatsız olmamayı başarır ve bunu Kutay’a da öğretmek ister.

Ayrıca cinsellik, sadomazoşizm, şiddet ve ‘giz’lerin iç içe örülerek yazarın düş dünyasının içine gerçekçi bir yolda oturtulduğu bu yarı-polisiye olan eserde, endüstriyel toplumun en önemli olumsuz getirisi olan yabancılaşma ve ihanet olağan bir düzlemde gündeme getirilmiştir